Çarşamba, Aralık 26

Galiba en sevdiğim şey de kendi kendime konuşmak. Tamam o zaman istediğimizi yazabiliyoruz galiba nasıl olsa kimse okumuyor. Bu aralar yalnızlıktan mıdır nedir kafayı yedim. Tam geçti dediğimde geçmişin ağır hüznü üstüme üstüme gelmeye başladı. Aklıma buraya yazdığım ve sonra sildiğim o malum yazı geldi. Sahi neden silmişim ben onu? Yazdığım şeyi hala dün gibi hatırlasam da bir daha öyle tasvir etmem imkansız. Tasvir de etmek istemiyorum gerçi. Yazının "Ölecek miyim?" diye başladığını hatırlıyorum. Zaten gerisi de mühim değil gibi. Ölecek miyim diye soran şahıs gerçekten öldü merak eden varsa. (TABİİ Kİ YOK)
Her neyse. Eskisi gibi yazdığım söylenemez, hatta yazdığım bile söylenemez. Yazmıyorum çünkü, yazamıyorum. Yazmak için illa tekrardan bir şeyler mi yaşamak lazım? Eğer artık yazamıyorsam gerçekten mutlu muyum? Mutlu olduğumu düşünmüyorum çünkü mutlu olacak pek bir şey yok şu sıra her şey aynı gibi. Bazı şeyleri hala aşmaya çalışmakla meşgulüm ama bunu yapmak sanıldığı kadar kolay değil. Yine de ilerleme var gibi en azından eğlenebiliyorum artık galiba. "Donuk yeşil gözler" çözülmüş gibi görünüyor. Uzun süre hayatıma devam ettiğim için kendimi suçlasam da bu hastalıklı düşünceden tabii ki kurtuldum. Bunun benim suçum olmadığını çözmek biraz uzun sürse de yine de suçlayacak bir şeyler aramıyor değilim. Bu neyin adaleti bilmiyorum, resmen saçmalık. Her neyse özledim yine de ve sonsuz özlem olduğu sürece galiba bu hep var olacak. SUS BE!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder